Çatışmalı Ortamdan Çıkış…



 

Silahlı sol ve PKK’nin sivillere yönelik cinayetlerini araştırırken dikkatimizi çeken, üzerinde konuşulacak çok şeyler var. ‘90 lı yıllarda Sivillere yönelik saldırılar korkunç boyutlarda olmuş. Ölüm listelerini incelediğimizde şöyle bir gerçekle karşılaştık. Örgütlerin sivilleri en çok öldürdükleri yıllar, bu örgütlerin en güçlü oldukları yıllardır. Mesela PKK nin sivillere yönelik en saldırgan olduğu yıllar, silahlı saldırıya başladığı ilk yıllar olmuş, 1984-1994 arası rakamlar bunu doğruluyor. Sol örgütlerin cinayetlerinde de benzer bir durum var. Özellikle TİKKO ve DEV-SOL/DHKP-C ’91- 94 yıllarında yapmış oldukları saldırıların büyük çoğunluğu korumasız sivillere yönelik olduğunu ulaşabildiğimiz bilgilerden öğreniyoruz.

 

Saldırıların hikayesini kurcaladığımızda gerilim filmlerinde rastlayamayacağımız, izlesek bile inanamayacağımız şeylerin yaşanmışlığına tanık oluyoruz. Mesela Hakkari ve çevresinde bir köye gidilmiş, köyden biri öldürülecek ama tüm aile köydeki evlerinde aynı odada oturuyorlar. O bir kişiyi öldürmek için tüm aile birden öldürülmüş. İçlerinde çocuk kadın yaşlı ayrımı yapmaksızın. Bir başka olayda ise evde “hain” “işbirlikçi” baba öldürülecek. O kişi öldürülüyor, onu görüp çığlığı basan kızına oğluna ya da eşine de ateş edilip öldürüyorlar. 

Aynı yıllarda devletin güvenlik güçlerinin de sivillere yönelik cinayetleri olduğunu, bazılarının mahkemelere taşındığını da belirtmemiz gerekiyor. 

 

Bu ülkede Devletin cinayetlerini belgelemek kınamak hatta kısmen hesap sormak neredeyse rutin bir uğraş haline geldi. İstenen gibi olmasa da bunun mücadelesinin verildiğine tanık oluyoruz. Bu elbette ki değerli bir girişimdir. Ama yetersiz olduğunu düşünüyoruz. Yine aynı dönemde ’90 lı yıllarda binlerce silahlı sol ve PKK’nin sivillere yönelik ve örgüt içi cinayetleri görünür kılınamadı. Bu konuda çalışma yapan hiçbir kurum, İnsan hakları örgütleri, yazar - gazeteci örgütleri, üniversiteler ve özellikle de Baroların bir çalışması bulunmamaktadır. Bu durum oldukça düşündürücü olmalıdır.

 

Bir ülke eğer çatışmalı ortamdan çıkmak istiyorsa bu gerçeğin de açığa çıkarılması ve konuşulması gerekiyor. Nasıl ki her Cumartesi devletin mağduru aileler (haklı olarak) devletten kayıplarının hesabını sorarken, benzer biçimde örgüt mağduru aileler de kendi yakınlarının hesabını örgütlerden sorabilmelidirler. Belki illegal örgütlerden muhatap bulamayabilirler ama kınama yapabilirler, teşhir edebilirler ve en önemlisi de ölülerine kayıplarına saygının gereği sahip çıkabilirler.

 

 Bunun nasıl yapılacağını ilişkin bir proje geliştirdik ve Türkiye genelinde bir çok il ve ilçede yapılan örgüt infazlarının (ulaşabildiğimiz kadarıyla) listesini çıkarmaya çalıştık. Bu listelerde adı geçen kayıpların yakınları bulundukları yerlerde tıpkı ‘Cumartesi Anneleri’ ve “Diyarbakır Anneleri” gibi toplanabilir ve seslerini duyurabilirler.

 

 

 

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İzmir’in kimsesiz ölüleri…

PKK'nin Maraş'ı...

Urfa – Mardin’in kimsesiz ölüleri…